Öğrenen Organizasyonlar
Günümüzde değişimin hızı daha önce hiç olmadığı kadar arttı. Yeniliklerin biri diğerini kovalamaya başladı. Bu durumu tetikleyen temel unsurun öğrenen organizasyonlar olduğunu söylemek yanlış olmaz. Öğrenen organizasyonlar bulundukları piyasanın standartlarını belirler, kurallarını koyar, diğer firmalara liderlik yaparlar.
Şirketinizi öğrenen organizasyon haline dönüştürmek değişimi yönetmek için çok önemlidir.
Bu yolda yapılacak ilk şey bilmediklerinizi fark edeceğiniz bir alarm sistemi kurmaktır. Zira öğrenmenin ilk adımı neyi bilmediğinizi bilmektir. Bunun için öncelikle “bilmiyorum” diyebilme cesaretini gösterin. Öğrenmeyi şirketinizin günlük rutin işleri arasına alın. Müşterilerinizi, tedarikçilerinizi, satış kanallarınızı, çalışanlarınızı, kısaca tüm paydaşlarınızla sürekli iletişim halinde olun ve her birini can kulağıyla dinleyin. Ayrıca rakiplerinizi izleyin, hangi projeler üzerinde çalıştıklarını öğrenmeye gayret edin. Müşterilerinizi para getiren araçlar olarak görmek yerine onların memnuniyetini amaç haline getirin. Öğrenmenin “bilmediğinizi” tespit ettiğinizde başladığını aklınızda tutun. Müşterilerinizden gelen bir sinyal zayıf olsa da çok ama çok büyük fark yaratacak bir işaret olabilir. Ayrıca bilmediğini kabul etmek önemli bir erdemdir. Unutmayın “bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır.” Bunun için kültürünüze uygun sürekli öğrenme teknikleri geliştirin.
Öğrenen organizasyon haline dönüşmek için atmanız gereken ikinci adım bilmediğinizi fark ettiğiniz konu üzerinde hızla çalışmaya başlamaktır. Bunun için odağınızı probleme değil fırsatlara çevirmenizi tavsiye ederiz. Problem odaklı şirketin iç sürtünmesi artar bu da çalışanların enerjilerini emer, bitirir. Enerji tükendiğinde geri kalan enerji öğrenme ve geliştirmeye yetmez. Çalışanlara yukarıdan aşağıya doğru meydan okuyucu görevler vererek, aralarındaki duvarları şeffaf hale getirerek bilgi akışına olanak tanıyarak, ekip olarak birlikte çalışmalarını sağlayarak, sorunu çözmek için beyin fırtınası yapmalarını destekleyerek ve ekiplerin çalışmalarını üst yönetim olarak dinleyip, gerekli kaynakları tahsis ederek ilerlerseniz şirkette herkes derinlemesine öğrenmek için elinden geleni yapmaya başlar. Buradaki diğer bir kritik konu edindiğiniz tecrübeleri göz önünde tutmak ve daha önce öğrendiklerinizi dikkate almaktır.
Bundan sonraki adımda yapmanız gereken şey bu aşamaya kadar öğrendiklerinizi uygulamaktır. Öğrendikleriniz süslü sunumlarda ve dosyalarda kaldığında bir işe yaramaz ve öğrenme süreci bir süre sonra kesintiye uğrar. Bunun nedeni insan beynindedir. İnsanı diğer canlılardan ayıran en temel özellik ileriye doğru planlama yapabilme becerisidir. Öğrendiklerinizle ileriye dönük plan yaptığınızda meyveleri toplarsınız. Bu meyveler tüm organizasyonun mutluluk hormonu salgılamasına neden olur. Mutluluk hormonu bağımlılık yaptığı için öğrenen ve öğrendiğini uygulayan organizasyon yeniliğe bağımlı hale gelir.
Öğrenmenin Nirvana’sına ulaşmak için dördüncü adım öğrenip uyguladıklarınızı üçüncü kişi ve kurumlara öğretmektir. Piyasada ticari sırlar önemli olsa da siz bildiklerinizi öğrettiğinizde artık o iş, o konu ya da bildiklerinizi nasıl ifade ederseniz edin sizinle özdeşleşir. Bu da sizi öncü yapar. Sizi diğerlerinin önüne geçirir. Tabi burada şunu da ifade edelim: “Öncü olmak kolay ama öncü kalmak zordur.” Öncü olmak ve öncü kalmak istiyorsanız öğrenmek, öğrendiğinizi uygulamak ve bildiklerinizi diğerlerine öğretmek amacınız olmalıdır.
Sonuç olarak; değişimin hızla yaşandığı dünyamızda başarılı olmak isteyen organizasyonlara önerimiz tecrübelerinden dersler çıkararak dört adımda öğrenen organizasyon haline dönüşmeleridir.
Melisa Pekcan
İş Geliştirme Uzmanı